Beşir Ayvazoğlu, tanımaktan gurur duyduğum Türk yazın hayatının bence en önemli figürlerinden biridir. 1953’te Sivas’ın Zara’sında başlayan yaşam yolculuğu büyük bir verimlilikle sürüyor.
Beşir Ayvazoğlu’nun klasik eğitiminden sonra, daha lise yıllarında başlayan amatör gazeteciliği İstanbul’a gelişiyle Babıali’nin pek çok gazetesinde devam etmiş ve 1985 – 1991 yılları arasında Tercüman Gazetesi’nin Kültür Sanat Yönetmenliğini yaparken yolumuz kesişmişti.
Ben o zamanlar 1958’de başlayan sanat yolculuğumun fotoğraf evresinden epeyce yol almış, sanatın diğer disiplinlerinin kavşaklarında geziniyordum. İllüstrasyonlarım yurt içinde ve yurt dışında sergilenmeye, albümleşmeye başlamıştı. Tercüman Gazetesi’nin sahipleriyle de komşuluk ilişkilerim vardı. Çalışmalarım Beşir Ayvazoğlu’nun ilgisini çekmiş olmalı ki bir şekilde görüşür hale geldik.
Ayvazoğlu’nun çeşitli ödüllerle taçlanmış, bugün 40’ı aşkın telif eserlerinin içinde özel bir yeri olan 1982’de yayınlanmış ‘’Aşk Estetiği’’ kitabı sanat çevresinde büyük yankı yapmıştı ve bu çevrenin kitaplığında da yerini almıştı. Bu çalışmasıyla Ayvazoğlu, ileri kültürü ve politik açıdan farklı bir kişi olarak bir inanç sistemi içinde sanatı sentezleyen bir deneme ortaya koymuştu.
Ayvazoğlu, Türkiye’deki plastik sanatların, özelde daha çok resmin, ülkemizde yürüyen macerasına farklı bir açıdan bakan, değerlendiren bir kişiydi. Özelde yakın ilişkisi olan kişi değerli ressam Erol Akyavaş’tı. Erol Akyavaş, farklı ve özgün resim diliyle o yılların sanat ortamında yıldızlaşan çok önemli bir figür ve benim de severek görüştüğüm, izlediğim çok önemsediğim bir sanatçı ağabeyimdi. Benim tüm sanat uygulamalarımın temelinde olan ‘’yerlilik’’ duruşu, Beşir Ayvazoğlu’nun görüşleri ve Erol Akyavaş’ın yapıp etmeleri bir sanat üçgeni buluşması oluşturuyordu.
Beşir, bir dönem sonra benim yapıp etmelerim ve yayınladığım (Çağdaş Meşk, Hezârfen Çizgen gibi) kitaplarıma önsözler yazmaya başladı ve benim devam eden tam zamanlı profesyonel sanat yaşamımda çalıştığım diğer sanat alanlarının yansıması üzerine benim için ‘’Hezârfen’’ lakabını ilk kez kullanan kişi oldu. Sanat tüm yaşamı etkiler. Kişisel emeklerimin çeşitliliğini, yoğunluğunu ve etkilerini fark eden Ayvazoğlu’na bu lakaptan dolayı hep şükran borçlu kalacağım.
Beşir Ayvazoğlu, kitaplarıyla, gazetelerde, dergilerde yayınlanan deneme ve makaleleriyle kültür hayatımıza ve sanat çevresinin entelektüel yapısına katkıları olan çok önemli bir yazarımızdır. Birçok kurumun, oluşumun içinde olmuş, ‘’yazarken yaşamak’’ değişiyle değerlendirdiği yazı çalışmalarına devam ediyor. O’nun bitmeyen ‘’İstanbul, toplum ve edebiyat’’ ilgisi hepimizin borçlandığı bir kültür ve sanat kaynağıdır. Ünlü sözü hatırlayalım; ‘’Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?’’ Sanat ortamında onca yalancı pehlivan varken Beşir’in emeği ve sahilliği her geçen gün daha iyi anlaşılacaktır. Çünkü tarih durmaz.
Portre Fotoğrafı: Beşir Ayvazoğlu’yla zaman zaman bir araya gelip objektifimi ona doğrulttuğum da bir portreler dizisi oluştu. Buradaki yayınladığım portresi O’nun çalışma yeri olarak kullandığı dairesinde, ünlü kitaplığı önünde çekilmiştir. Arka planda çok değer verdiği ‘’Yahya Kemal’’ portresiyle birleşik bir portre. Yahya Kemal üzerine Ayvazoğlu’nun 3 kitabı vardır. ‘’Yahya Kemal, Ev Dönen Adam’’, ‘’Yahya Kemal’den Fuat Bayramoğlu’na Karaçi mektupları’’, ve ‘’Bozgunda Fetih Dünyası / Yahya Kemal’in Biyografik romanı. Bu kadar önemsediği bir kimlikle buluşturduğum portresi doğal ışıkta, kare kadrajlanmış bir siyah beyaz fotoğraf, yazarın olağan yaşam duruşu içinde fotoğrafça bir bakış.
Bu metin Fotoğraf Dergisi için yazıldı.
Yorum Yazın